images

               Filiz TOSYALI...                             

            Televizyondan, haberlerden yaşananlardan mümkün olduğu kadar çocuklarımızı uzak tutmalıyız. Onlara depremi uygun bir dille, çok abartmadan, detaylara girmeden; bir iki cümleyle anlatmalıyız.  Yalan söylemek doğru olmayan pembe düşüncelerle onu aldatmaya kalkmak çocuğumuzun güvenini kaybetmesine neden olur.   Sorduğu kadar sorularına yanıt vermeliyiz. Hele bu günlerde, deprenin yaşandığı şehirlerin  dışında diğer çocuklar da bir şeylerin olduğunun farkında. Mümkün olduğu kadar televizyonda görüntüler olmamalı. Hiçbir çocuk kendini  yalnız hissetmemeli. Toplumun sıkıntılarına sorunlarına girip çocuğumuzu bir kenara itmemeliyiz. Onunla ilgilenmeli, her zaman çocukla yaptığımız şeylerden çok uzak kalmadan bir şeyler yapmalıyız. Çocuğumuzu iyi tanıyorsak bu bizim işimizi kolaylaştırır. Ona oyunlar yaratarak oyalanmalı. Düşüncelerini sevgiyle bütünleştirmeniz çok yararlı olur.  Bazı insanların ihtiyaçlarını karşılarken paylaşmayı öğrenerek hayatına bir şey daha ekler.  Kalbinde yara açacak hüzünleri çocuğa yüklememeliyiz.

            Çocuklarımızı acı ve sarsıcı hüzünlerden korumak bizlerin görevi.   Öncelikle  ruhsal çöküntülerimizin çocuğa yansıyacağını bilmeliyiz. Kendimizi hazırlamalıyız. Çocukla  beraber olmaya, sorularına  korku yaratmadan yanıt vermeye  özen göstermeliyiz. Kısa ve net yanıtlarla konuşmalıyız. Sarılarak okşayarak kısaca söylemeliyiz. Okula giderken derslerinde bu konuları öğrenecek, arkadaşlarıyla yetişkin olana kadar tartışacaktır. 

 

               Çocuklarla  ilgilenmeliyiz. Küçük çocuğun korkusu güven duygusunu kaybettirebilir. O bize sorular sorarak, bizim ne kadar, onun ne kadar güvende olduğunu bilmek ister. Yanında olduğumuzu onun güvende olduğunu hissettirmek için elimizden geleni yapmalıyız.  

 

              Yaşı daha büyükse soruları da değişecektir.  Bu her taraftan acı fışkıran ortamda öncelikle kendimiz konuşmaya hazır olmadan bunu yapmayalım. Sadece sevgimiz gösterelim güvende olduğunu anlatalım. Televizyon karşısına geçmese de kulağına gelen bir sözcükten, küçücük bir görüntüden etkilenebilir.  Karın ağrıları, rüyaları, yemek yemesi davranışlarında farklılıklar görülebilir. Ona ancak göstereceğimiz sevgi yardım eder. O sevgiyle güven kazanır. 

 

             En azından deprem ne demek diye soran minicik çocuğumuza depremin doğal bir olay olduğunu anlatmaya kalkarsak bizi anlamayabilir. Ona yardım eden insanların olduğunu gösterebiliriz. Somut bir  beraberlikle dikkatini o yöne çekebiliriz.  Depremle yüz yüze gelen çocukların korkuları daha da güçlüdür. Uykusunu, yemek yemesini etkiler. Her  çocuk,  ebeveynlerin kendisini her zaman koruyabileceğine güvenli bir ortamı olduğuna inanmalı. Bunu da ancak konuşmaktan çok ona sarılarak, beraberliğinizi arttırarak yapabilirsiniz.   Bizim konuşmaya hazır olmadan çocuğa faydalı olamayız. Önce kendi korkularımızla endişelerimizle başa çıkmalıyız. Gerilim halinde olmamalıyız.  Korkularımıza yenik düşerek çocuğumuzla konuşmaya kalkarsak zarar veririz. Çocuk bazen uzaktaki kişilerin güvende olmadıklarını düşünür, onların zarar göreceğini hayal edebilir. Size bile öfkelenir. İnsanlara kızar.  Onlarla sohbetler yaparak ziyaret ederek, fotoğraflarını göstererek şartlarımıza göre çocuğumuzun yanında oluruz.   

 

Yardım eden insanların olduğunu, kimsenin zarar görmemesi için çalıştıklarını anlatıp gösterdiğimizde  onun da destek olması için fırsat yaratırız. Beraberce paket yapar gönderebiliriz.  Biraz daha büyükse kendi üzüntünüzü ona abartmadan söyleyebilirsiniz. 

 

            İnsanı ve yaşamı anlaması içinde büyük bir fırsat olabilir.  İçine korkular endişeler eklenmezse, yardımlaşmayı öğrenebilir.